Mahmud Abbas Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan ve Abbas Arasında Davetler Neden Yalnızca Ses Dalgası Kaldı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abbas'a davet gönderdi ama olumlu yanıt gelmedi! Başka bir siyasi mecra da ne oluyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Türkiye’ye davet edildiğini duyurdu. Ancak, ne yazık ki, Abbas’tan gelen olumlu bir yanıt yoktu. Erdoğan, bu durumla ilgili yaptığı açıklamada, "Mahmud Abbas’ı biz davet ettik ama maalesef olumlu bir yanıt veremedi." diyerek durumun ciddiyetini vurguladı. Ancak, bu davetin yalnızca uluslararası ilişkiler açısından değil, aynı zamanda Türkiye’nin Filistin ile olan bağlantıları açısından da ne denli önemli olduğunu da ifade etmek gerekiyor.

Ahmet Davutoğlu’nun, Netanyahu’nun ABD Kongresi’ndeki tartışmalı konuşmasına karşılık olarak Mahmud Abbas’ı TBMM’ye davet etmesi, bu sürecin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Türkiye politika arenasında böyle önemli bir figüre ev sahipliği yapmak, sadece sembolik değil, aynı zamanda stratejik bir hareket olarak karşımıza çıkıyor. Filistin meselesi Türkiye için her zaman öncelikli olmuştur ve bu tür davetler, bölgedeki olaylara müdahil olma isteğinin bir göstergesi adeta.

Erdoğan’ın Rize’de yaptığı konuşmalarda, Abbas’a olan tepkisini de dile getirmesi dikkat çekti. “Davet ettiğimiz halde gelmeyen Sayın Abbas, bundan sonraki süreçte ona nasıl yaklaşmamız gerektiğini de düşüneceğiz.” sözleri, durumu daha karmaşık hale getiriyor. Politika sahnesinde, bu tür düşük sıcaklıklı tartışmalar bile, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği üzerinde etkili olabilir. Dili kullanma biçimi, ilişkilerin sadece güncel durumunu değil, uzun vadelerini de şekillendirebilir.

Peki, bu tüm süreç içerisinde kahve yanına atıştırmalık pek bulunmuyor mu? Aslında var! Biliyor musunuz, Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı bu tür davetler, sıradan bir günün getirisi değil, tarihsel ve kültürel ilişkilerin yansımaları. 1949’dan beri Birleşmiş Milletler’de Filistin’in statüsü mevcuttur ve Türkiye, bu konuda aktif olan birkaç ülke arasında yer almaktadır. Eğer kahveler ve çaylar olmasa, böyle diplomatik toplantılar gerçekten de pek bir işe yaramazdı.

Ayrıca, Mahmud Abbas’ın 2005 yılından beri Filistin yönetiminin öncüsü olduğu düşünüldüğünde, bu tür davetlerin anlamı bir kat daha artıyor. Eskiden beri devam eden bu diyaloglar, sadece uluslararası ilişkiler açısından değil, aynı zamanda halklar arası iletişim açısından da büyük bir öneme sahip. Eğer bir gün Türkiye ve Filistin, daha dostane bir zemin bulabilirse, bu, bölgedeki barış ve istikrar açısından devrim niteliğinde olabilir!