Saddam Hüseyin

Saddam bıraktı, Erdoğan devraldı mı? İsrail'in bombası çok konuşulacak!

Erdoğan'ın "gireriz" tehdidi sonrası İsrail'den gelen Saddam Hüseyin benzetmesi, Türk ve İsrail politikalarını bir araya getiriyor! İşin hikayesi burada!

Erdoğan’ın Gazze ve Lübnan’a yönelik "gireriz" tehdidi, dünya gündeminin önemli başlıklarından biri olmayı başardı. Ancak bu açıklama, yalnızca bölgedeki diplomatik gerginlikleri artırmakla kalmadı, aynı zamanda İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz’ın, Erdoğan’ı Saddam Hüseyin ile kıyasladığı sert açıklamalarla da dikkat çekti. Aralarında giderek büyüyen bu çekişme, iki liderin geçmişlerini ve bölgedeki tartışmalı liderliklerini bir araya getiriyor. Kim bilir, belki de Katz, Türk siyasetinin iç dinamiklerinden bilgi alarak bu benzetmeyi yaptı.

AKP’li Ömer Çelik, Katz’ın bu benzetmesine hemen yanıt verdi: "İsrail, tarihsel anlamda Saddam’ı kullandı, ama biz kendi tarihimizi yazarız!" Dış politikada bu tür tatlı sert söylemlerin geçerliliği tartışılsa da asıl mesele, iki ülke arasındaki gerginliğin artması. Sonuçta sadece lafla peynir gemisi yürümüyor, özellikle de uluslararası ilişkilerde. Hadi düşünelim: Bugün Erdoğan gerçekten de Saddam’ı örnek almış olsaydı, Türkiye’nin Ortadoğu’daki nüfuzu nasıl şekillenirdi? Bu sorunun cevabı, belki de çok derinde ve karmaşık.

Saddam Hüseyin’in kim olduğu ve Irak’ı nasıl yönettiği, sadece bir tarih dersi değil, aynı zamanda günümüz liderlerinin nasıl algılandığı konusunda bir ayna tutuyor. 24 yıl boyunca iktidarda kalan Saddam, en nihayetinde halinden memnun olan bir halk değil, korkulu gözlerle ona bakan bir toplum bıraktı. Her ne kadar Erdoğan ve Saddam arasında pek çok fark olsa da benzetmenin ardındaki stratejik mesaj, dikkat çekici bir noktada buluşuyor: Güç ve otorite peşinde koşan liderler, günün sonunda benzer hataları tekrarlama riskine sahiptir.

Son olarak, tarih boyunca pek çok lider demokratik yollarla iktidara gelirken, birçoğu bu gücün ne kadar süreceğini tartışması zor hale getirmiştir. Gazze ve Lübnan konusundaki gelişmeler, sadece yerel dinamikleri etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda uluslararası arenada da yankı bulacaktır. Bu tür kargaşaların sonucunda, liderlerin sıkça tarihin acı hatalarından ders alması gerektiği gerçeği bir kez daha gözler önüne seriliyor. Unutmayalım ki sahada oynayan aktörlerin hangi rolü üstlendiği ve hangi dersleri aldığı, gelecekteki çatışmaların önünü açabilir veya kapatabilir!